Eda Uyar ile Sürdürülebilir Yaşam – Silk and Cashmere

29 Mart -1 Nisan tarihlerinde verilen siparişler 2 Nisan itibari ile kargoya teslim edilecektir.

Yeni Sezonun İlk Parçaları Şimdi Sizi Bekliyor

Eda Uyar ile Sürdürülebilir Yaşam

Bu yıl 8 Mart Kadınlar Günü’ne özel sürdürülebilirliğe olan bağlılıklarıyla bize ilham veren ve bu misyona öncülük eden 6 yaratıcı kadın ile daha yavaş bir yaşam üzerine keyifli sohbetler gerçekleştirdik…

Sürdürülebilir işleriyle öne çıkan, multidisipliner tasarım ve mimari stüdyosu BURÉAU’nun Kurucusu ve Kreatif Direktörü, Eda Uyar ile röportajımızı okumak için devam edin.

Sürdürülebilir tasarım ve ‘slow living’ hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?

Sürdürülebilirlik ve ‘slow living’ anlayışı benim için her zaman hayatımda vardı ama özellikle BURĒAU’yu kurarken bu felsefeyi daha derinlemesine benimsedim. İç mimari projelerimizde ve mobilya tasarımlarımızda, hızlı tüketim yerine uzun ömürlü ve zamansız tasarımlar yaratmaya odaklanıyoruz. Malzeme seçimlerimizde, üretim süreçlerimizde ve iş birliklerimizde doğaya saygılı, kalıcı değerler üreten bir yaklaşımı benimsiyoruz. Slow living, tasarımın bir anlık trendler yerine, insan hayatına anlam katan ve zamana meydan okuyan bir değer yaratmasını sağlıyor. Bu yüzden her tasarımımızda işçilik, malzeme kalitesi ve uzun ömürlülük ön planda.

Tasarım alanında daha sürdürülebilir ve bilinçli tüketmeye ve yaşamaya başlamak isteyen birine ne gibi tavsiyelerde bulunurdunuz?

Öncelikle, ‘daha az ama daha iyi’ anlayışını benimsemek çok önemli. Tüketici olarak bilinçli seçimler yapmak, hızlı tüketim yerine zamansız, kaliteli ve işlevsel parçalar tercih etmek büyük bir fark yaratıyor.

Tasarımcı perspektifinden bakarsak, sürdürülebilir olabilmek için her aşamada sorular sormak gerekiyor: Bu malzeme çevreye nasıl etki ediyor? Uzun yıllar dayanabilir mi? Geri dönüştürülebilir mi?

Kendi tasarım süreçlerimde şunu fark ettim: Gerçekten iyi bir tasarım, sadece estetik değil, aynı zamanda etik de olmalı. Bir projeye başlamadan önce, sürecin her aşamasında çevresel ve sosyal etkileri değerlendirerek hareket etmek gerekiyor. Bu yüzden, mobilya seçiminde yerel üreticileri desteklemek, el işçiliği ve doğal malzemelerle üretilmiş ürünlere yönelmek çok kıymetli. Bilinçli tüketim bir tercihten öte, geleceğe bırakacağımız mirasın bir parçası.

Moda ve tasarıma bakış açınıza bu yaşam stili nasıl yansıyor? Koleksiyonunuzdan favori parçanızı ve hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

Moda ve tasarım benim için birbirinden ayrılmaz iki alan. Tıpkı sürdürülebilir iç mekan tasarımında olduğu gibi, modada da hızlı trendlerden uzak, zamansız ve güçlü bir duruşu olan tasarımlar beni daha çok heyecanlandırıyor. Minimal ama karakteri olan, detaylarında ustalık ve kalite barındıran parçalar yaratmaya çalışıyorum.

Sürdürülebilirlik odağında en sevdiğim koleksiyon parçalarımızdan biri Bamboe Bed ve Bamboe Armchair. Bu tasarımlar, atık bambu parçalarını kullanarak üretildi ve tamamen sürdürülebilir bir yaklaşımla hayata geçirildi. Endüstriyel süreçlerde atık olarak değerlendirilen bambu parçalarını yeniden işleyerek, bakımlarını yaparak ve siyaha boyayarak bu mobilyalara dönüştürdük.

Bambu, doğası gereği çok dayanıklı ve hızlı yenilenebilen bir malzeme. Bu yüzden sürdürülebilirlik açısından harika bir kaynak. Biz de atıl durumda olan parçaları değerlendirerek hem doğaya saygılı hem de estetik olarak güçlü bir tasarım ortaya koyduk. Geri dönüştürülmüş malzemelerin lüks ve çağdaş bir tasarım anlayışıyla birleşebileceğini göstermek istedik.

Bamboe koleksiyonu, BURĒAU’nun sürdürülebilir tasarım anlayışını en iyi yansıtan çalışmalardan biri. Geleceğin tasarım dünyasında sürdürülebilirlik, yalnızca bir seçenek değil, zorunluluk olmalı. Biz de bu sorumlulukla hareket ediyor,  tasarımımlarımızda elimizden geldiğince sürdürülebilir çözümler üretmeye çalışıyoruz.